Mutfak penceresinden disariya bakiyoruz... Bak yapraklar dokulmeye basladilar bile diyorum, belki degisik renklerde toplayip bana getirirsin birkac tane... Burnunu cekiyor.. Hava cok sicak.. Cok nemli.. Cok yapis yapis... Ama ruzgar var.. Gunes gokyuzunde ama, gokyuzu grimsi...
Anne bu mevsimin adi ne diyor.. Bu mevsimin adi Roma diyorum..

27 Haziran 2008 Cuma

NILAMBARA KONUK GELDI..


Bugun misafirim var.. "Bir manin yoksa" diye mail yollamis. ne zamandir bekliyordum gelsin diye.. Cok sevindim.. Nilambara.. Ben onu ayrintilarla anlatacak kadar cok tanimiyorum. http://www.tofugrup.blogspot/ un editorlerinden. Incesaz'in da sahibi..( http://www.nilambara.blogspot.com/ ). Benim hic karsilasmadan arkadas kabul ettigim, olumlu ve insanlara olumluluk gonderen ozel bir insan.. Yazisini cok sevdim.. Siz de seveceksiniz..


Tesekkur ederim geldigin icin.. Yine beklerim..


EK KART KADINI OLMAK..

Uzun yıllardan sonra ilkkez yaz sonunda değil yaz başında tatil yapma fırsatını yakaladım. Kış durgunluğu, bahar yorgunluğu derken yaz başında denizin serin dinginliğinde kollarımı açmış, minik dalgaların akışına teslim olmuş, bulutları izler buldum kendimi... büyük aşkım denizle tekrar kavuşmanın mutluluğunu tattım...

5 gün Antalya'da kuzenimle deniz-güneş keyfi ve ardından 5 gün Girne'de Feng Shui workshop ve danışmanlık günleri...

Girne keyifliydi... sıcak ta olsa, denizi sadece uzaktan seyretsem de kokusu bile yetti... Girne Limanının tarihi güzelliği ve deniz manzarası eşleğinde seminer vermekle kendimi inanılmaz şanslı hissettim... bir tarafta harika bir manzara bir tarafta çok zevk aldığım, sevdiğim bir konu... güzeldi, herşey güzeldi...

Antalya ise daha da keyifliydi... Kuzenim Berna Şirin ile araba kiralayıp, tek biryere bağlı kalmadan Kemer, Konyaaltı, Lara, Marina... keyif yaptık... Kuzenime sadece aile arasında kullandığımız ismi Şirin ile hitap etmekten hep çok keyif alırım... söylerken bile neşe veren, melodik bir isim... tıpkı sahibi gibi... Şirin yaşamı en ağır anlarında bile neşeli, keyifli hale getirebilen, en dramatik olayları bile anlatırken kahkahalarla yaşanır hale dönüştüren adı gibi şirin biri...


Üst düzey bankacı ve ne yazık ki tatil yaparken bile sürekli telefonu ile, blackberry'si ile iş başında olmaya devam ediyor... Birlikte, birimiz materyal konularda diğerimiz manevi konularda mutluluğu huzuru bulan kişiler olarak bence harika bir denge sağladık, tıpkı yin-yang gibi dengeyi oluşturduk. Antalya eski limanın muhteşem manzarasında keyifli akşam yemeği sohbetimiz ise hep kulaklarımda, zihnimde...

Bir ara "O kadar yorgunum ki, artık ben de 'ek kart kadını' olmak istiyorum" dedi.
Önce bir kahkaha attım elimde olmadan... 'ek kart kadını olmak' ilk kez duyduğum ama çok hoşuma giden bir tanımlama oldu... bir yaşam tarzı ancak bu kadar güzel, kısa ama derin anlatılabilir... son derece net, açık ve sadece 3 kelime...

Sonra, dikkatle dinledim gözlerindeki yorgun ifadenin eşlik ettiği sözlerini... "Sürekli kimseye ihtiyaç duymadan, kendi ayaklarım üzerinde durmak için mücadele etmekten, koşturmaktan, kendime ait zaman yaratabilmek için çırpınmaktan yoruldum. Ben de ek kart kadını olmak istiyorum artık... Hiç düşünmeden aklıma estiği an aklıma esen şey için kartımı kullanıp, ödeme günü hangi gündür, asgarisi ne kadardır, faizi ne gelir farkına bile varmadığım hatta hangi bankaya ödenir onu bile bilmediğim; sadece harcadığım ve benim yerime birirlerinin tüm sorumlulukları üstlendiği, benimse elimde alışveriş torbalarım ile oturduğum kafede elimdeki menüden hangi kahveyi tercih edeceğimin en büyük endişem olduğu bir yaşam istiyorum"...


İkimiz de biran sustuk... Fısıltıya benzer bir sesle "kulağa hoş geliyor" dedim... karanlık denizin üzerinde uzaklardaki ışıklara takıldı gözlerim hüzünle ve kendime itiraf ettim "galiba ben de ek kart kadını olmak istiyorum"...


Sonra aynı anda gözlerimiz parlayarak ve neşe ile "iyi ki ek kart kadını değiliz, çokk sıkıcı..." diyerek, daldığımız karanlık derinlikten kurtulduk, karşılıklı kahkalarımızla... "Hayır" dedim, "iyi ki ek kart kadını olmadım, olamazmışım zaten, çok mutsuz olurmuşum... ben mücadele etmekten ve mücadelelerden güçlenmiş bir şekilde dimdik çıkmaktan, hayata zaferle gülümsemekten mutlu oluyorum... biran için hayali güzel ama sadece kısa bir an için... süre uzarsa hayali bile sıkıcı..."

"Evet ben de... ve yaşamımın şerefine" dedi Şirin'ciğim şarap kadehini havaya kaldırırken...

Asla "ek kartı kadını olamayacak", aksine mücadele alanlarını sürekli genişleten, bitti-oldu demeyen, yetinmeyen ve kendisini sürekli yenileyen, hayata güven dolu, derin gözlerle sevgiyle bakan güzel kadına misafirliğe gelirken ne getirsem yanımda diye düşünürken, benzer güzel bir kadınla yaşadığım bu sohbet anıları geldi aklıma...

Sevgili Mehtap, "iyi ki ek kart kadınları" değiliz... aksi takdirde tanışamaz, henüz sanal da olsa birbirimizden beslenerek, keyif alamaz, çoğalamazdık... Belki birgün, dünyanın bir yerinde bir kafede yanımızda alışveriş torbalarımızla kahvemizi içerken uzaktan uzağa şöyle ufak bir göz teması yaşardık, o kadar... Oysa şimdi biliyorum ki, dünyanın neresinde olursak olalım, yanımızda alışveriş torbalarımız da olsa, kahvelerimizi içerken konuşacak, paylaşacak pek çok şeyimiz var, birlikte hüzünlenerek ya da kahkahalar atarak... Umarım çok uzak olmayan bir tarihte gerçekleştiririz...

Ev sahipliğin için çok teşekkürler, ben konuk olmaktan çok keyif aldım J
Sevgilerimle...
Nilambara dd
26.06.2008

25 Haziran 2008 Çarşamba

BAZILARI SICAK SEVER...



Roma’da bugun hissedilen sicaklik 38 C°. Sicak.. Cok sicak.. Cok nemli.. Is yerinde herkes yuksek gerilim hattinda yuruyor gibi .

Ben baska zaman kalmamis gibi, zor bir protein diyeti yapiyorum. Sadece hastalarimin ne hissettiklerini anlamaya calisiyorum. Onlara onerdiklerimin yapilabilirligini deniyorum. Canim encok sutlu kahve ve ekmek cekiyor simdilik. Hele cafefernando blogunda gordugum sigara boreklerini, bir bilseniz nasil da yerim citir citir , yaninda cayla..
Klimayi kapatalim istiyor bir doktor arkadasim. Ellerim buz gibi oldu diyor. Bazilari sicak sever diyorum, guluyoruz..
Ne hos filmdi o. Billy Wilder’in bircok filmi gibi..
Ben sicagi da, sogugu da, aslinda mevsimleri seviyorum.. Turfanda meyveler. Sebzeler ciksin, birseyler beklensin istiyorum.. Karli kislari ozluyorum.. Yapisik yazlari daha az yasasak da olur gibime geliyor..
Roma bugun cok sicak.. Yapis yapis.. Aksam Turkiye-Almanya maci var.. Federico’nun arkadaslari yemege gelecekler..
Guzel bir masa hazirlanacak.. Ev toplanacak.. Tofu’ya yazdigim yazi gozden gecirilip yollanacak.. Detox yazisi tamamlanacak ve yarin yine sicak bir gun olacak..
25/VI/2008’Roma

23 Haziran 2008 Pazartesi

DETOX NE DEGILDIR ? (1)




Berrin’e soz verdigim gibi pazar gunu kahvalti sonrasina yetistiremedim yazimi. O cok nazik bir insandir ve asla yuzume vurmayacaktir eminim. Ama sansim yaver gitti ve televizyonda bir kez daha detox’un ne oldugu ve nasil uygulanacagi konusunda bilgiler veren bir programma rastladim ve kafa karistirma konusunda benim de corbada hemen biraz tuzum bulunsun istedim.

Bu yazida soz ettigim hersey, bir cok bilimsel makalenin, bu konudaki kitaplarin ve benim ic hastaliklari ve insan fizyolojisi uzmani olarak profesyonel dusuncelerimin bir sentezidir.

Detox ne degildir? Oncelikle bir zayiflama diyeti degildir. 1-2 haftalik bir surecte saclarinizi piril piril parlatacak, cildinizi gerginlestirecek, bozulmus sinir sisteminizi yoluna koyacak, sizi zayiflatacak, fit gosterecek, daha dinamik, daha canli, daha konsantre yapacak bir mucize de degildir. Taze sebze meyve suyu icmek, degisik renkli besinler tuketmek ve boylece "saglikli" olmak hic degildir.

Tum bilimsel alanlarda oldugu gibi, tipta da “tamamlayici” tip tartisilir, bir konuyla ilgili olumlu veya olumsuz gorusler bildirilir. Detox bilimsel anlamda cok ozel taraftarlar bulmus bir konu olmamakla birlikte, fazla abartmadiginiz takdirde, cok fazla karsit gorusun de bildirilmedigi bir alandir.

Bu konunun en atesli taraflari, cogunlukla bu konuyla ekonomik bagi olan kisilerden veya kuruluslardan olusur ama bu da dogal karsilanabilecek bir durumdur.

Detox diyetleri veya oruclari etraflarina serpistirilen tum ayrintilarla birlikte "kur" adini alirlar ve (birsure telefonla konusmamak, televizyon seyretmemek, sigarayi birakmak, alkol tuketmemek, yoga yapmak, dogal besinler yemek vs) herkesin onerdigi dogru seyleri onerirler. Onemli olan bu onerilerin yerine getirilis bicim ve suresidir ki, karmasa da burada baslar.

Detox, kelime olarak “detoxification” yani toksinlerden arindirma kelimesinin kisaltilmisidir. Oncelikle alkol ya da toksik madde bagimliligi icin kullanilmissa da, son yillarda moda olan “spa”, saglikli yasam klinikleri vs’nin de buyuk destegi ile diyet, sifali otlar ve tum yardimci yontemlerle vucudun cevresel kosullar ve beslenme nedeniyle yuklendigi toxinlerden temizlenmesi amacini tasir ve bunu yaparken de vucutta bu isle gorevli iki onemli organin yani karaciger ve bobreklerin varligini, kapasitelerini, fizyolojik anlamda yuklendikleri gorevleri, patolojik durumlarda hangi noktaya kadar organizmayi koruyabildiklerini herzaman cok vurgulamayabilir.

Detox hangi amacla uygulanirsa uygulansin, tamamen notral, hic bir risk icermeyen, herkese, her yas grubuna ve vucutta toksinleri artirdigi varsayilan her patolojik duruma uygulanabilecek bir yontem asla degildir (bu konuda televizyonda soylenenleri izlerken bazen tuylerimin diken diken oldugunu itiraf etmem gerekir.) Aman ha ! aman, kendine nereden basina dustugu belli olmayan “detox uzmani” payesi veren herkesi dinlemeyin. Caniniza, paraniza ve zamaniniza yazik olabilir)

Ozellikle gelisme caginda olanlar, anorexia ya da bulemia gibi yeme bozuklugu bulunan kisiler, gebe veya emziren kadinlar, diabet hastalari, kansizlik sorunu yasayanlar, bobrek hastalari, tiroid hastalari, autoimmun hastaliklari olan bireyler, kanser hastalari bu diyeti hic merak etmemeli ve klasik tedavi yontemlerinden uzaklasmamalilar.

Simdi burada uc nokta koyuyorum... Detox diyetleri nelerdir? Hangi fizyolojik mekanizmalara dayanirlar?Onerilen ve onerilmeyen besinler hangileridir? Toksik kabul edilen maddeler hangi besinlerden alinir? Onerilen sureler, yapilis bicimleri, detox kurune dahil olan diyet disi uygulamalar nelerdir? diye devam edecegim.. Sabriniz varsa..

O zamana kadar lutfen kendinize iyi bakin..



23/VI/2008’ ROMA

14 Haziran 2008 Cumartesi

PAZARDAN ONCE, CUMADAN SONRA...



Turkiye'deyken cuma gunlerini cok severdim. Koskoca iki gun olurdu onumde ne istersem yapmak icin.. Simdi yok.. Cumartesi gunleri calisiliyor Italya'da.. Herkes degil ama neredeyse herkes... Pazar gunu yetmiyor bana.. Ne dinlenmek icin ne de gelen haftayi organize etmek icin..


Ben uzun hafta sonlari yapabilecegim bir is istiyorum.. yani 4 gun calisayim, kalan 3 gun de ne istersem onu yapayim (belki o 3 gunde de calismak isterim, bana belli mi olur).. Yani butun bir yil olmasa da, yilda 3 ay boyle calisayim. rutinden cikayim, sabah 10'da gideyim ise.. hayal kuruyorum..




Yarin pazar.. Roma sagnak yagisli olacakmis.. Saat 11'de bir arkadasim gelecek ve ders calisacagiz.. Ev, kitaptan, kagittan, nottan gecilmiyor.. Oysa, gunesli bir balkonda, simitli, cayli, limonlu yesil zeytinli bir kahvalti, elimde gazetem, soyle bir keyif yapsam..




Nutella 'da olsa olur kahvaltida.. Ne de olsa aramizda Italyanlar var..




P.S: benim fotogram makinem sadece 2001 yilini gosteriyor.. inanmayin..

10 Haziran 2008 Salı

BEN BURDAYIM..



Hani madem yazacak birseyin yoktu, niye blog actin diye sorarlar insana.. Aslinda nasil oluyor acaba diye “clik” yaparken bir de baktim ki blogum olmus.. Ama cok yogun bir doneme rastladi ne yazik ki.. Kendimi klonlasam bile yetisemiyorum.. Bir de bir turlu gelemiyen baharin, onceden gelen yorgunlugu, yazla karisik..

Ama buradayim.. Gunde 1 kez bloguma bakip, “aaaaaaaa, niye yeni yazi yok ?” diye sormuyor da degilim.. Bir de beni okuyan, daha dogrusu gelip bana bakan 10 kisi kimdir cok merak ediyorum. Hani 5 kisiye kadar sayarim, bir de kendim, obur dort kisi kim cok meraktayim.. Ama benim huyumdur, “agir agir cikarim merdivenleri ve kendimle yanliz olmaktan hic korkmam”..

Buradayim.. Yakinda bir detox yazisi gelecek.. Detox ne degildir, nasil yapilmaz diye.. Sonra da bir yuksek protein diyeti.. Bu yaz icin gec kalmis yazilar, belki onumuzdeki yaz icin erken ama biryerde dursun diyorum..

Ben burdayim.. Beni hergun yoklayan sevgili 9 okurum.. Yuzunuzu kara cikarmayacagim.. Siz beni izlemeye devam edin…

P.SBu fotografin bu yazi ile ne alakasi var diye soruyorsaniz, sormayin derim ben.. hicbir alakasi yok.. Hani yuzunuze bakarak konusuyormusum gibi olsun diye..

Roma'10/VI/2008